Gadamer’in Hermenuetiğinde Sanat Deneyiminin Anlamı ve İşlevi Üzerine

Özet
Hermeneutiği ontolojik bir zemine yerleştirme ve evrenselleştirme çabalarıyla tanınan Hans-Georg Gadamer, hermenuetiği geçen yüzyılın hermenuetiğinden farklı bir doğrultuya çekmiş ve bu konudaki eserleriyle yüzyılımızın felsefesinde de yoğun tartışmalara yol açmış, önemli etkiler uyandırmıştır. Hiç kuşkusuz bize bıraktığı en önemli eseri, Hakikat ve Yöntem adlı çalışmasıdır. Bu çalışma da, Gadamer’in hermenuetik anlayışı ve sanat deneyiminin anlamını ve işlevini tartışacağız.
Anahtar Kelimeler: Gadamer, Hermenuetik, Sanat deneyimi


Abstract
To an ontological ground Hermeneutiği placement and global efforts are recognized and Hans-Georg Gadamer, hermenuetiği last century hermenuetiğinden were taken to a different direction and to work on this issue in the philosophy of our century have led to intense debate, the wake has a significant impact. Leave us no doubt the most important work, Truth and Method is a work. In this study, understanding and Gadamer'in hermenuetik and function will discuss the meaning of art experience.
Key Words: Gadamer, Hermenuetik, Art experience
Giriş
Gadamer'e göre, hermeneutik, “hermeneuien sanatı, yani haber verme, çeviri yapma, açıklama ve açımlama sanatıdır.” Hermes tanrılardan aldığı haberleri ölümlülere bildirirken, onları ölümlülerin diline yani, anlayabilecekleri ve kavrayabilecekleri bir şekil de çeviriyordu. Gadamer, “hermeneutik etkinliğin daima bir başka dünyaya ait bir anlam bağlamını o anda içinde yaşanılan dünyaya aktarma ya da çevirme etkinliği olduğunu söyler. Bu düşüncenin ifade edilmesi olarak hermeneuia'nın asıl anlamı için de geçerlidir .”
Bu bağlam da, Gadamer de anlama Heideggerin anladığı anlamda bir çeşit ontolojik bir biçimdedir. Yani varlık tarzıdır anlama. Gadamer anlamayı bir yöntemden ziyade bir felsefe olara görür ve ele alır. O “anlamayı insan yaşamının ilkesel bir var oluş tarzı olarak nitelendirir. Ayrıca o uygulama ile anlamanın eş zamanlı bir şekilde işlediğini ve uygulamanın anlamanın tali bir izleri olmadığını söylemektedir.” Yani anlamayı eylemden ayrılamayacak bir biçimde ifade eder. Hermenuetiğin bütün-parça ve parça-bütün tamamlanmışlığı olarak ele almamız gerektiğini belirtir. O bu bağlamda aklı tarihsel olarak görür. Dolayısıyla aklı ve karşıtı olan şeylerin arsındaki var olan karşıtlıkların anlamayı engellediğini iddia ederek onları eleştirir. Yani akıl-gelenek, aklı-önyargı, akıl-otorite vs. aklı insan tarihiyle beraber şekillendirir. Gadamer’in hermenuetiğini oluştururken çeşitli kavramlar oluşturur. Bunlar; önyargı, tarihsel bilinç, öznelerarasılık ve ufukların kaynaşmasıdır.
Önyargı, ifade edilen, söylenilen bir önermedir, Gadamer’i aydınlanma geleneğinden farklılaştıran temel yan da budur. Yani Gadamer önyargıları kötü olarak adlandırmaz. Aksine bilgi sahibi olmanın temel şartı olarak kabul eder. Böyle olunca da anlamanın önyargıdan bağımsız olamayacağını ve bu yüzden önyargılarımızı tanımamız gerektiğini söylemektedir. Dolayısıyla “her metnin her ifadenin bir ön koşul bilgi-beklenti gerektirdiğini vurgulamaktadır.” Anlamanın sıfır noktası diye bir şeyin olmasının imkânsız olduğunu ve bunun anlama çabasını yok farz etmek olduğunu vurgular ve bilgi sahibi olma çabasının kendisin bir taraf olduğunu, dolayısıyla -bilgi sahibi olmadan fikir sahibi- olduğumuzu söyler. Bu bağlamda, hermenuetiğin görevi; önyargıların gözden geçirilmesi ve bunun dolayımında akılda doğru ve yanlış ön yargıları belirlemektir.
Gadamer’in bir diğer kavramı da etkili tarihsel bilinçtir. Gadamer’e göre; bizler her zaman bir metne yönelirken bir takım soru veya sorular ile yöneliriz. Bu bağlam da; bizler bir takım ön düşünce, fikir yâda yargılar ile belirlenmiş bir durumda bulunmaktayızdır. Örneğin bir oyunun kuralları önceden verilidir ve kişi oyunda yer almak istiyorsa, bunları kabul eder. Yani hermeneutikçi hem oyunun kurallarına sahip hem de bu kuralları tanıma bilme faaliyetinde bulunan kişidir. Gadamer için bu etkili tarihsel bilincin yapısı dildir ve temelde dil söz konusudur. Zaten yorumlama da dil üzerinden gerçekleşmektedir.
Etki-tarihsel bilinç ile önyargılar arsında bir yerlere Gadamer ufukların kaynaşması kavramını yerleştirmektedir. Öyle ki: hermenuetikçi sahip olduğu önyargıları bir çeşit farkındalığa sahip olduktan sonra onun neliğinin sorgulanması sürecinde bu kavramı devreye sokmaktadır. Dolayısıyla, ufukların kaynaşması olayında eleştiri ön plana çıkmaktadır. Çünkü önyargı başka bir yorum ile karşılaşınca kendi etkili tarihselliği içerisinde yeni bir kaynaşma ortamı yaratır ve oluşan bu ortam bir çeşit eleştiri ile yeni bir anlamın ortaya çıkmasına neden olur. “Kaynaşıp kaynaşmama durumu önyargıların sahip olunan bilgiler ışığında süzgeçten geçirilerek olabilirlik tartışmaya açılır.” Gadamer’in kullandığı bir diğer kavram da; Husserl’ın kendi felsefi sistemini inşa ederken kullandığı öznelerarasılık kavramıdır. Gadamer, Husserl’dan farklı olarak, öznelerarasılık kavramını dil bağlamında düşünmektedir. Dil iletişim aracı olarak da görülür ve Heideggerin izinde ontolojik bir tutumla Gadamer de bu oyunun analizi sürecinde aktif bir rol oynar.
Gadamer’in Hermenuetiğinde Sanat Deneyiminin Anlamı ve İşlevi Üzerine
Gadamer; Hakikat ve Yöntem’de insan bilimlerinin doğasını keşfetmek amacıyla yola koyulurken, estetik deneyimin doğası, oyunun rolü, insan bilimlerinin ve ontolojinin tarihi gibi sorunlar dizisinin tartışmasına girişir. Fakat dil, Gadamer’in tartıştığı bütün konuları gölgede bırakır. Onda dil sorunu ontoloji sorununun yerini alır.
Hakikat ve yöntemde; Gadamer kitabının ilk iki bölümünde sanat deneyiminin incelenmesini yapar. “Gadamer'in sanat deneyimini incelemesinde öncelikli amacı, bu deneyimde bulunan anlama tarzının, tin bilimlerindeki anlama tarzına doğa bilimlerindekinden daha yakın olduğunu göstermektir. Gadamer'in sorgulamak istediği anlayış tin bilimlerinin bu kendi kendilerini kavrayışlarıdır. O, bunu gerçekleştirmek için, doğa bilimlerine karşıt olan sanat deneyiminin karakteristik anlama tarzının iki anahtar ögesini belirler: Estetik deneyimde anlama, daima, onu yaşayanı kendi yaşam bağlamlarının dışına çıkararak varoluşlarının bütünü ile yeniden ilişkiye sokar.”
Gadamer, somut varoluşumuz içerisinde karşı karşıya geldiğimiz şu iki yabancılaşma deneyiminden “estetik bilincin yabancılaşması deneyimi ve tarihsel bilincin yabancılaşması deneyiminden” hareket eder, Her iki durumda da dile getirilmek istenen şey ona göre; “Estetik bilinç, estetik bilinç olarak değerini ne reddedebileceğimiz ne de düşünebileceğimiz, başka bir deyişle, ne olumlu ne de olumsuz şekilde kendimizi bir sanat formunun niteliğiyle ilişkilendirebileceğimiz bir olanağı gerçekleştirebilir. Bu ifade verdiğimiz yargıyla son tahlilde yargıladığımız şeyin açıklayıcı gücünü ve geçerliliğini belirleyeceği tarzda ilişkili olduğumuz anlamına gelir.”
Gadamer’e göre; “sanat bilinci, daima sanat eserinin kendisinden doğan dolaysız hareket iddialarına göre ikincil düzeyde kalır. Bir sanat eserini estetik niteliği temelinde yargılamamız ölçüsünde, gerçekte derinden aşina olduğumuz bir şeye yabancılaşırız. Bu estetik yargıyla yabancılaşma, daima, ona katılmadığımız ve bizi kuşatan şeyin dolaysız hakikatine açılmadığımızda gerçekleşir. Yani, Ona göre, “oyun daima öznesizdir”. Yani oyunun onu oynayanların bilincinden bağımsız kendine ait bir özü vardır. Oyun daima kendi – kendini temsili içerir ve oyun daima, şimdiki olana katılmayı gerektiren bir katılımcı seyirciyi içine alır. Gadamer, sanat oyununun özünün temsil ya da yeniden üretim olduğunu ve bunun aynı zamanda herhangi bir türden okumanın da özü olduğunu öne sürdüğünde apaçık hale gelir.
Gadamer, bu iki özelliği belirledikten sonra, estetik deneyimin bir oyun türü olduğunu, oyunun ise ontolojik açıklamanın ipucu olduğunu söyleyerek, bir anlamda estetik deneyimden oyun incelemesine döner. Gadamer, “oyunun öznesiz olarak oynandığını söyler; yani oyunun, onu oynayanlardan bağımsız bir özü vardır. Oynayan niçin oynadığını bilmez. Ayrıca oyun, bir kendi kendini temsili içerir. Buna bağlı olarak oyunda şimdi olana katılımı gerektiren bir katılımcı-oyuncu içerilir .”
Gadamer’in buradaki amacı insan bilimleriyle ilgili bir kavrayışın 19.yy. ın yönteme dar ilgisinde ve doğa bilimleriyle ilişkisinde değil , “kesintiye uğramamış bulunan retorik ve hümanist kültürde” yattığını göstermektir. Ancak bu gelenek kesintiye uğradığından söz konusu geleneği yeniden ele geçirmek gerekir. Gadamer’in sanat tecrübesinin analizinde öncelikli amacı, bu tecrübede bulunan anlama tarzının, insan bilimlerindeki anlama tarzına doğa bilimlerinkinden daha yakın olduğunu göstermektir. Sanat deneyiminin iki karakteristik anlama tarzı; Estetik deneyimde anlama daima, anlaşılan başka bir ilişkide gerçekleşen kendini –anlamadır. Ve estetik deneyim daima, onu yaşayanları kendi hayat kontekstlerinin(bağlamının) dışına çıkararak varoluşlarının bütünüyle yeniden ilişkiye sokar. Gadamer, bu iki özelliği belirledikten sonra, estetik deneyimin bir oyun türü olduğunu iddia ederek, dar anlamıyla estetikten oyun analizine döner. Oyun analizi, araştırmakta olduğu “anlama” kipinin üç ilave özelliğini gözler önüne serer:

Sonuç
Gadamer, tin bilimleri için sanat deneyimini, doğa bilimlerdeki deneyim ve sonuçlardan daha yakın bulur. Ve tin bilimlerinin sanata yönlenmesi gerektiğini vurgular. Sanatın tüm gerçekliğini oyunda gösterdiğini söyleyen Gadamer’e göre, sanat deneyiminde, oyuncu kendi başkalığından vazgeçerek oyunun bir parçası olur ve her oyun bir tekrar değil bir yeniden temsidir. Birlikte değerlendirildiğinde, her oyun belli bir zamansallığa sahiptir. Bu da sonlu sonsuzluktur. Bu her türlü etkiyi ve değişkenleri içinde taşımak demektir. “İnsandaki oyun olgusu sanatta gerçek yetkinliğini bulur. Bu yetkinlik oyunun kendine özgü bir yapıya sahip olmasıdır.” Bu bağlamda, sanat oyun olgusunun idealidir. Estetik deneyim onu yaşayan özneyi de değiştirir. Bu etkinlikler yer ve zamanla sınırlıdır. Kendini yeniden gösterme bir sanat yapıtının varlık nedenidir. Sanatsal etkinlik nesne ve öznenin içinde eridikleri bir oyun fenomenidir. Gadamer estetik deneyimi ikinci olarak iletişim kavramıyla açıklar. Bir sanat yapıtını anlaşılması estetik özneyle sanat yapıtı arasında kurulan bir iletişim süreciyle olasıdır. İletişim üç biçimde karşımıza çıkar. “En alt düzeyde ben’in seni basmakalıp yargılarla değerlendirmesidir. Ben burada, kategorize eder ve kendisi etkinliğin dışında kalmaya çalışır. Bu ilişkiler toplum da yaygın olarak, iş ve diğer resmi davranışlarda da karşımıza çıkar. Sen ve ben özerk özneler olarak değerlendirilir. ikisi farklıdır. Burada ben ya da sen hakimiyet amacıyla iletişim kurarlar. Otoriter öğrenci öğretmen ilişkisi tipik karı koca ilişkisi fakire yardım bu iletişim modeli içinde gerçekleşir. Dilthey kaynaklı bu yaklaşımda sanat eseri kendi tarihselliği içine hapsedilir. Bu anlamda estetik tarihsel süreç içinde sanat yapıtlarıyla oluşturulan iletişimdir. Sanat eserleri, sürekli değişen tarihsel kültürel süreçte algılanırlar.
Bu bağlamda, sanat yapma etkinlikleri de bir yorumlanma etkinliği olarak değerlendirilebilir. Çünkü, sanatçı doğayla ve kendisiyle kurduğu ilişkiyi , kendisi ve başkaları için açıklama girişiminde bulunan ve bunu kendi kültürel değerleriyle ,ilişkide olduğu yapının konumu arasında iletişim olanaklarını bulan kişidir.


KAYNAKÇA

1. Hermeneutik, (Hermeneutik -Yorumbilgisi- Üzerine Yazılar içinde), (Çev. Ve Der. Doğan Özlem), Ankara: Ark Yayınları, 1995: 11-28. GADAMER, H. Georg.

2. Hermeneutik ve Hümaniter Disiplinler, (Çev. ve Der. Hüsamettin Arslan), İstanbul: ParadigmaYayınları

3. “Kuşkucu Hermeneutik.”, Hermeneutik ve Hümaniter Disiplinler, (Çev. ve Der. Hüsamettin Arslan), İstanbul: Paradigma Yayınlan GADAMER, H. Georg.
4. Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik: Mannheim, Gadamer, Foucault ve Derrida, (Çev. H. Arslan, B. Balkız), İstanbul: Paradigma Yayınları, 1999 HEKMAN, Susan.
5. “Hermeneutik Refleksiyonun Kapsamı ve Fonksiyonu.”, Retorik, Hermeneutik ve Sosyal Bilimler, (Çev. Ve Der. Hüsamettin Arslan), İstanbul: Paradigma Yayınları, 2002d: 1-23. GADAMER, H. Georg.
6. Gadamer ve Hermeneutik, Yeditepe'de Felsefe Dergisi, Sayı: 10, Yeditepe Üniversitesi Yayınları Nazile Kalaycı,
7. TARIHSELLIK, FELSEFE VE HERMENUETIK, Felsefe Tartismalari, 19. Kitap, Nisan1996 Mustafa Gunay,
8. Gadamer’in Hermenuetiği Üzerine, Dieter Misgeld, Hermeneutik ve Hümaniter Disiplinler, (Çev. ve Der. Hüsamettin Arslan), İstanbul: ParadigmaYayınları
9. Felsefe ve Edebiyet, Hans-Georg Gadamer
10. Söylediğimiz Şey Olmamız Gerekir mi? İnsan Bilimlerinde Hakikat Üzerine Gadamer
11. "İnsan ve Tarih Dünyasında Tekilleşme ve Sanat",(Çev. Doğan Özlem), Hermeneutik ve Tin Bilimleri, İstanbul, Para-digma Yayınları: 1999a. DILTHEY, Wilhelm.
12. Hermeneutiğin Doğuşu", (Çev. Doğan Özlem),Hermeneutik ve Tin Bilimleri, İstanbul, Paradigma Yayınları: 1999b DILTHEY, Wilhelm. "
13. H.-G. Gadamer “Hermeneutik” Çev: Doğan Özlem, Hermeneutik(Yorumbilgisi) Üzerine yazılar, Ark Yayınevi, 1995 Ankara
Mehmet Şerif AKAYDIN
Felsefe Grubu Öğretim
Çukurova Üniversitesi