“İnsan ve Tarih Dünyasında Tekilleşme ve Sanat” Üzerine Bir İnceleme
“Sanat yaşamı anlamanın organonudur.” 1
Wilhelm Dilthey
İnsan ve Tarih Dünyasında Tekilleşme ve Sanat adlı eserinde Dilthey sanat eserlerinin kronolojik bir analizini yapmaktadır. Ve “Sanat yaşamı anlamanın organonudur.” Der. Dilthey felsefesinin temel kavramı olan anlama bu metinde, sanatla bütünleşir. Organonu burada araç anlamında, hayatı anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik alet olarak betimlemektedir. Gerçekten de Dilthey felsefesini incelediğimizde sanatın çok büyük bir yer işgal ettiğini görmekteyiz. İnsan ve Tarih Dünyasında Tekilleşme ve Sanat adlı çalışmasında da bu çarpıcı bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Dilthey’ın burada sanattan kastı güzel sanatlar yanında zanaatlar başta olmak üzere el işine el becerisine ve tekniğe dayanan her türlü faaliyettir. Zira güzel sanatların zanaattan çıktığı bilinen bir olgudur.
Dilthey için, “sanatın yaşama deneyimine dayalı olması ve malzemesini, konu içeriğini bu yaşama deneyiminden bulması, kendiliğinden anlaşılır bir husustur. Sanat, gökyüzünü ve cehennemi, tanrıları ve hayaletleri bile, ancak yaşama gerçekliğinde içerilmiş olan renklerle resmeder.”2Aynı zamanda, “tarih yazımcı, toplumsal konular üzerinde yazan bir yazar, siyaset düşünürü, ancak sanatsal erk ve araçlar sayesinde insan ve insani halleri canlandırılabilir.”3
“Sanat insanı ve yaşamı anlamanın organonudur. Böyle bir anlama nasıl gerçekleşir?”4 Dilthey bu soruya cevap olarak; “Her anlama bir yeniden üretimdir. Ve yeniden üretme ve anlama sürecini aydınlatmak için, iç deneyim den, kişiye özel durumların yaşantısından yola çıkmak zorundayız. Ve açıktır ki, şurada bura da, parça parça yaşadığımız hallerin içsel bağlamı, hatta iç deneylerin birbiri içine geçmişlikleri, yaşantıda ortaya çıkar."5der. Bu çıkışlara örnek olarak Dilthey, tragedya yazarlarının karakterlerini verir. Ona göre; “destan kahramanları, krallar ve tarihsel kişiler. Sadece önemli kişiler olmaları bakımından tragedyaya uygun kişiler değillerdir; onlar aynı zamanda kendileriyle en fazla oranda empatik bağ kurma konusunda bizi kışkırttıkları ve bu nedenle oyunun etkisini daha da artırdıkları için tragedyaya uygun olurlar.”6 Dolayısıyla tragedya kahramanları, sanatçının bir empatisinin ürünüdür. Shakspeare’in Romeo‘su bu tipleştirmeye örnek verilebilir.
Sanatta tipsellik olanı görmek ve yansıtmak, Dilthey da “olaylar/olgular içinde olup bitene kural verme hilesidir. Öyle ki ifade ve temsil edici sanat görmeyi bir kılavuz olarak içerir.”7. “Sanat, yaşamı ifade etmeye çalışır. İnsani tarihsel dünyanın tüm tekilleşmesi, bilimin onu çok bilmeye çabalamasından çok önce, ilk kez sanatsal yaratmada anlamayla açılır. Sanat tipsel olanı anlatır. Bu yüzden sanat insani-tinsel olanı anlamanın organonu olurken; tümelci ve rasyonalist yönüyle bilim, bizzat bu tümelciliği ve rasyonalizmi yüzünden, bu insani-tinsel olanı elden kaçırır… Tip kavramları, tekilci zaman-içici bir kavram oluşturma yöntemiyle elde edilir. Bu yüzden insani-tarihsel dünyaya özgü bir şey olarak tekilleşme, ancak tip kavramları ile kavranabilir… Tipleştirmeye bağlı olarak tekilleştirme, sanatsal yaratmaya, deneyimleri yoğunlaştırma ve bu deneyimlere düşünsel yoldan nüfuz etme imkânı sağlar; öyle ki sanatsal yaratma yaşama deneyimine sahip insanı edebileceği kadar edebilsin. Sanatsal yaratma okuyucunun veya dinleyicinin dünyayı anlamsına aracılık eder”8
Sonuç olarak; Dilthey da “sanatçı, kendi üslup ve tarzı içinde, içinde figürlerin hareket ettiği ve birbirine bağlandığı bir atmosfer, bir dünya oluşturur”. Bu bağlamda;” Shakspeare’in Bir Yaz Gecesi Rüyası’nda aşkın yol açtığı İllüzyon ve yanılgılar, bir şaka kalıbı içinde, tipsel ilgi ve yönelimler ile temsil ve ifade edilir.”9 Sonuçta her sanatçı kendi tipini oluşturur ve bu tipler yereldir. Sanat eseri bir anlamda yerelin sesi ve tipini oluşturur. Sanatçının öznelliği bu tiplerde kilit önem arz eder. Bir başka deyişle;”her yaratma tarihseldir, tarihe içrektir ve bir tekilleşme içinde ve bir tekilleştirme edimiyle mümkündür. Yönelimsiz yaratma yoktur ve her yaratma yaşamı güçlendirir ve genişletir, anlayış gücümüzü artırır ve gerçekliğin derinliklerine, artan tekilleşmeler yoluyla, bu demektir ki, daha fazla ışıldakla bakmamızı sağlar.”10
Kaynaklar
1. Hermenuetik ve Tin Bilimleri Wilhelm Dilthey Türkçesi: Doğan Özlem s.32
2. A.g.e s.32
3. A.g.e s.33
4. A.g.e s.35
5. A.g.e s.36
6. A.g.e s.38
7. A.g.e s41
8. A.g.e s.35
9. A.g.e s.44
10. A.g.e s.69
M.Şerif AKAYDIN Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Grubu Eğitimi