Ütopya ve Gerçeklik Tartışmaları Işığında “Venüs Projesi”[i]
İçindekiler
Özet
Gerçeklik ve Ütopya Üzerine Bir Giriş
1. Zeitgeist nedir?
1.1. J. Fresco Kimdir?
1.2. Fresco ve İnsan Doğası
2 Venüs Projesi (Kaynak Bazlı Ekonomi)
2.2 Sonuç ve Değerlendirme
Kaynaklar
Ütopya ve Gerçeklik Tartışmaları Işığında “Venüs Projesi”
Özet
Ütopya sözcüğü, “geçmişte ve bugün için var olmayan, yarına ilişkin olarak tasarlanmış olan ideal toplum veya devlet şekli anlamlarında kullanılır. Köken olarak Yunanca "yok/olmayan" anlamındaki ou, "mükemmel olan" anlamındaki eu ve "yer/toprak/ülke" anlamındaki topos sözcüklerinden türemiştir.”[1] Sözcük, ilk olarak, Thomas More'un 1516'da yazdığı De Optimo Reipublicae Statu deque Nova Insula Utopia veya kısaca utopia (u-topos) isimli kitabında kullanılmıştır. Gerçekleşmesi bugün için olanaksız veya gelecekte kurulacak muhtemel toplum tasarımları olan ütopyaların; ortak paydaları, daha eşit ve daha adil bir yönetim ve üretme faaliyeti oluşturmaktır. Ütopyalar üzerine görüşler iki biçimde ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir kısmı özendirici, istenen nitelikte olumlu, diğer bir kısmı ise korkutucu ve ürkütücü olmaları nedeniyle olumsuz ütopyalardır. Olumlu ütopya örnekleri olarak sayabileceğimiz, Platon’un Devlet, Thomas More’un Utopia ve Campanella’nın, “güneş devleti” adlı eserleri arzu edilir olmaları bakımından, olumsuz ütopya örnekleri olarak sayabileceğimiz Aldous Leonard Huxley’in "yeni dünya" ütopyası ve G. Orwell’in "1984" adlı ütopyalarından ayrılır. Gerek olumsuz, gerekse olumlu ütopyalarda gerçeklik(realite) tartışması çok önemli bir yere sahiptir ve kabul edilen genel kanı, Türkçe’mizde de ifade edildiği gibi, ütopyaların “hayali” olduğu temasıdır. Oysa tarih bize aksini, ütopyaların bir hayalden çok öte bir şey olduğunu anlatıyor. 1984’ü bugün okuyanlar, Orwell’ın gelecek öngörüsüne hayranlıkla yaklaşır. Bu hayranlık; Platon, More ve Campenella okumalarında da göze çarpıyor. Bu çalışmada, çağımızda da ütopya kavramının canlılığının sürdürdüğünü ve sistem tartışmalarında hala çok önemli bir yere sahip olduğunu, bununla birlikte; Zeitgeist adlı belgeselde adını duyuran, günümüz bilim-teknoloji ütopyalarından “Venüs projesi” üzerinden ütopya-gerçeklik kavramlarını irdeleyeceğiz.
Anahtar Kelimeler: Ütopya, Venüs Projesi, Zeitgeist, Realite, Yeni Dünya, 1984, Platon, Campenella, Huxley, Thomas More, J.Fresco
Gerçeklik ve Ütopya Üzerine Bir Giriş
Gerçeklik ve ütopya kavramları, birlikte düşünüldüğünde, gerçeklik kavramı, ütopyanın uygulanabilirliği(?) sorusunu düşündürmekle beraber gerçeklik kavramının kendisi felsefe de ayrı bir problem alanıdır. Gerçeklik terimi, “en genel anlamı içinde, dış dünyada nesnel bir varoluşa sahip olan varlık, var olanların tümü, varolan şeyleri bütünü; bilinçten, bilen insan zihninden bağımsız var olan her şey ve öte yandan bireyin gerçekten varolduğuna inandığı ve gerçek varlığın bir ayrılmaz bir parçasını oluşturduğunu düşündüğü Tanrı, ruh ve ideal nesneleri de içerecek şekilde”[2] iki farklı şekilde tanımlanabilir. Gerçeklik terimi Marx’ta ise; eski Yunancada praksis sözüyle ifade edilen biçimde kuram-pratik birliği olarak anlaşılır. Praksis, ilkçağ Yunan felsefesinde, özellikle de Aristoteles’te “eylem/etkinlik yada “ yapıp etme/uygulama” anlamında kullanılmıştır. Önceleri pratik alanı içinde sayılan praksis, Marx’la birlikte dünyayı dönüştürmeyi hedefleyen devrimci etkinliği anlatacak biçimde kuramla eylemin birliği olarak anlaşılmaya başlanmıştır. Marksçı kuramda ideoloji eleştirisi bir praksis felsefesi olarak önerilmektedir. Gerçekliğin ters dönmüşlüğü ya da çarpıtılması, bu anlamda bu birliği ihmal eden bütün felsefi girişimleri temsil eden bir imgedir.[3] Adorno’da gerçekliğin ne olduğunu belirleyen ise düşüncedir ve ancak kavramlarla belirlenen düşünce bu çerçevede kavranabilecek şeyleri görür, bunun dışındakileri göremez.[4] Gerçeklik kavramı Lacan da ise çok farklı bir anlam kazanır.
“Gerçek, Lacan'ın ardışık üç düzeninde (Gerçek- İmgesel-Simgesel) ilk yeri işgal etmesine rağmen, Lacan'ın düşünsel gelişiminde en son ortaya çıkan, önemi giderek artan bir kavramdır. Tanımı ancak olumsuz yoldan yapılabilir ki bu olumsuzluk tanımın kendisinde de içkindir: Lacan'a göre Gerçek, Simgesel tarafından içerilemeyen sert bir çekirdektir. Gerçek'i Simgesel'e olan bu dışsallığı ile tanımlamak, onu her şeyden önce, dil öncesi, yani insan öncesi bir konuma yerleştirmektir. Dolayısıyla ontogenetik açıdan, henüz konuşamayan ve imgeler oluşturamayan bebeğin tüm deneyimi (örneğin rahim içindeki varlığı) Gerçek'in alanına girdiği gibi, filogenetik açıdan da, insan öncesi olan her şey, dolayısıyla "Doğa" dediğimiz şey de "Gerçek"tir. Doğal nesne ve olguları her ne kadar "kontrol altına alarak" Simgesel'in alanına çeksek de, "Gerçek her zaman aynı yere döner"; dolayısıyla tanımlanamayan bir salgın hastalık (örneğin Ortaçağ'da veba, 20. yüzyılın sonunda AİDS), kanser, deprem, fırtına, yıldırım, daima Gerçek'in geri dönüp kendi simgeselleştirilemeyen çekirdeğini ortaya koymasıdır. Lacan'ın deyişiyle, "İmkânsız olandır Gerçek." Bu anlamda ölüm deneyimi, aktarılamaz, yani simgeselleştirilemez olmasıyla daima Gerçek'tir. Simgesel sistem, bir eksik'in ihtiyaca dönüşerek kendini bir talep biçiminde ifade etme zorunluluğu sonucu ortaya çıkar. Simgesel'in nedeni ve amacı ("göbek bağı") olan bu eksik, aslında Gerçek'in ta kendisidir. Felsefede ve insan bilimlerinde kullandığımız temel kavramlardan biri olan "Gerçeklik"in ("dışsal" ya da "nesnel" gerçeklik anlamında), Lacan'ın "Gerçek"iyle örtüşmediğini de belirtmek gerekir. Gerçeklik, Gerçek'in simgeselleştirilebilen kadarıdır; felsefe ve insanbilimlerinin anlamlandırmayı (dilin alanına çekmeyi) başaramadığı bir artık, bir fazla her zaman varolacaktır, ki Lacan'ın Gerçek'i tam da bu fazladır.”[5]
Ütopya kavramı ise; gerçekleşmesi bugün için olanaksız veya gelecekte kurulacak muhtemel toplum tasarımlarıdır. Ütopyaların ortak paydaları, daha eşit ve daha adil bir yönetim ve üretme faaliyeti oluşturmaktır. Ütopyalar üzerine görüşler iki biçimde ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir kısmı özendirici, istenen nitelikte olumlu, diğer bir kısmı ise korkutucu ve ürkütücü olmaları nedeniyle olumsuz ütopyalardır.
Olumlu ütopya(eutopia) olarak, düşünce tarihinde anılan ütopyalardan ilki; Platon’un devlet ütopyasıdır. Platon, "devlet" adlı eserinde ideal devletin nasıl olması gerektiğinin altını çizmiştir. Platon’un devletinde toplum üç sınıfa bölünmüştür; Çalışanlar (çiftçiler, zanaatkârlar), bekçiler (askerler) ve yöneticiler(bilginler-filozoflar). Çalışan-işçi- sınıfı çalışıp üretimde bulunarak devletin maddi ihtiyaçlarını karşılarken, bekçiler sınıfı toplum içinde güvenliği ve dışarıya karşı devletin varlıksal bütünlüğünü savunur. Yöneticiler sınıfı ise yönetim görevini icra eder. Bu toplumda her sınıfın bir erdemi vardır. İşçi sınıfının erdemi kanaatkâr olmak, bekçi sınıfının erdemi cesaret, yöneticilerin erdemi ise bilgeliktir. Platon’un ütopyası, kendisinden sonraki ütopyacı ve devlet yöneticilerince örnek alınmıştır. Diğer bir olumlu ütopya örneği ise, Thomas More'un ütopya ülkesidir. Thomas More eserinde aynı şekilde Platon gibi, ütopik bir devlet tasarımı ortaya koyar. Bu devlette özel mülkiyet yoktur ve yasaktır. Herkes devlet adına üretir ve değişim aracı(para), ihtiyaç olmadığından yoktur. Üretilenlerden herkes ihtiyacı kadar alır. Bireyler günde altı saat çalışır, geri kalan zamanlarını sanat ve bilimle uğraşarak geçirirler. Yöneticiler, tıpkı Platon’un ideal devletinde olduğu gibi, çok sıkı bir eğitime tabi tutulurlar. Bir diğer olumlu ütopya örneği de; Campanella’nın, “güneş devleti” adlı eseridir. Campanella’nın güneş ülkesinde her şey ortaktır. Özel mülkiyet ve aile yoktur; eşlerin seçimi yönetimce yapılır ve kent bir rahip tarafından adilce yönetilir. Kentte yaşayan herkes dört saat çalışır ve geri kalan zamanda sanat, eğlence, okuma, beden ve ruhları eğitme gibi zevk veren işlere ayrılır. Yöneticinin yetkisi mutlaktır ve adları güç, akıl ve sevgi anlamına gelen üç yardımcısı vardır.??????
Olumsuz ütopya(distopia) örnekleri olarak ise; Aldous Leonard Huxley’in "yeni dünya" ütopyası ve G. Orwell’in "1984" ütopyası örnek gösterilebilir. Huxley’in Yeni Dünya adlı eseri bir bilim-teknoloji özelliği taşıyan bir ütopya örneğidir. Öyle ki; "Yeni dünya" da teknoloji çok gelişmiş ve İnsanlar suni yoldan üremektedir. Evlilik yoktur. Matrix adlı film üçlemesinde, insan üreten makineleri ve koyun kopyalanmasını anımsayalım. Bu iki örnekte Huxley’in hayal dünyasından günümüze taşınmış göstergelerdir. Yeni Dünya’da insanlar çalışır ve eğlenirler. Hastalanma ve yaşlanma yoktur. Geçmiş, tüm değerleriyle yok edildiği için, geçmişi düşünme ve özlem duyma yoktur. Doğal yaşamdan kopmayı dile getiren bu ütopya, olumsuz ütopya örneklerinin ilkidir. ?????
Bir diğer örnek, George Orwell’in 1984 adlı eseri ise; despotizmin yâda zorbalığın egemen olduğu bir dünyayı tasvir eder. Bu ütopyaya göre, dünya eşit güce sahip üç bloğa ayrılmıştır. Yönetenler tek egemen güçtür. İnsanlar yöneticilerin korkusu ile sinmiş, özgürlükler kaldırılmış, ahlaki ve insani duygular yok edilmiş, düşünme ve düşündüğünü söyleme yasaklanmış, yaşam tüm güzelliklerini yitirmiştir. Hiç kimse birbirine güvenememektedir. Casusluk toplumsal bir kimlik haline gelmiştir. En yakınlarını yönetime gammazlama bir ödev haline getirilmiştir. Bireylerin kişilikleri tamamen silinmiştir. Alman Nazizm’i, İtalyan faşizmi ve İspanya’nın Franco’su; 1984’ün yaşam alanlarıdır.????
Bir diğer ütopya türü de Ekonomi ütopyalarıdır. Marksist-sosyalist ideolojinin egemen olduğu bu ütopyalar ekonomi temelli ve sanayi devriminin yarattığı ekonomik koşulların bir sonucudur. Öyle ki; sanayileşmenin getirdiği sosyal karmaşa ve eşitsizlikler toplumsal bunalımlara ve çatışmalara neden olmuştur. Eşitsizlikler ve kapitalizmin özündeki buhranlar, bunların çözümüne yönelik düşünmelere ve çözüm arayışlarına yöneltmiştir. Ekonomik ütopyalar malların eşit dağıtılması, paranın kaldırılması, insanların sevdikleri ve topluma yaralı işlerde çalışması ve onlara bilim ve sanatla ilgilenebilecek zaman ayırması gibi sosyal haklar temelinde oluşturuldu ve oluşturulmaya ve tartışılmaya devam edilmektedir. Çin ve Sovyet deneyimindeki başarısızlıklar bu ütopyaların gelişimine set çekse de, hala yerkürenin semalarında bir hayalet olarak dolaşmaktadır.
Ütopyaların en eskisi ve en etkili olanları-ki hala günümüzde de etkileri devam eden- dini ütopyalardır. Fizik ötesi bir yaşam eksenli bu ütopyalar insanlık tarihiyle yaşıttırlar. Bu ütopya örneklerini en bilinen ve etkisi reddedilemeyen tek tanrılı dinler deki ; (İslamiyet, Yahudilik ve Hıristiyanlıktaki )cennet ve cehennem metaforlarıdır. Benzer şekilde Hindulardaki Moksha ve Budistlerdeki Nirvana kavramları değerlendirilebilir.
Bir diğer ütopya türü olan, bilimsel ve teknolojik ütopyalar ise; bir ütopya türü olarak kabul edilmekle beraber, bütün ütopyaların temel argümanı olma özelliğine de sahiptir. Ütopya örneklerini incelediğimizde, bilim ve teknolojinin el ele vererek insanların normal işlevlerini ve yaşam şekillerini tümden değiştirecek bir mükemmellik yolunun anahtarı konumunda görürüz. Yazar veya yaratıcılar bu ütopyalarda insanların zaman harcadığı, yeme, içme çalışma gibi yükümlükleri mümkün olan en küçük zaman dilimine indirgemektedir. Evler mükemmelliğin ölçütünde dizayn edilmekte, ulaşım gibi sorunlar ışık hızına varan bir noktaya getirilmektedir. Olumsuz olanlarında ise; insanların bilimsel-teknolojik gelişmelerle doğanın dengesini bozması ve bu gelişmenin yarattığı problemlere işaret etmektedir. Özellikle geçmişte adı bile duyulmayan, hastalıkları(kuş gribi, domuz gribi AİDS vs.) arttırmasını ve konvansiyonel silahların(atom, hidrojen bombaları vs.) üretilmesi ve bunları uygulayacak iktidarların kurumsallaşması gibi problemleri vurgulayan ütopyalardır.
Bu metinde; gerçeklik ve ütopya kavramları temelinde öncelikle Venüs Projesinin adını tüm dünyada duyurmasına ön ayak olan zeitgeist belgeseli ve Venüs projesinin mucidi Jacque Fresco incelenmiştir. İkinci kısımda ise; Kaynak Bazlı Üretim(Venüs Projesi) tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
- Zeitgeist Belgeseli
Peter Joseph tarafından yapılan Almanca zamanın ruhu anlamına gelen Zeitgeist(ilk olarak Hegel’in Tarih felsefesi adlı eserinde geçmiştir.)-belgeseli, 2007 yılının Haziran ayında ve Mart 2008 de ikinci bölümü olmak üzere internetten[6] yayımlanarak adını duyurdu. Dünyada 300 milyondan fazla insanın izlediği ve her gün yaklaşık 100 bin kişinin internetten indirdiği belgesel, konuları ele alışı ve kışkırtıcı açıklamaları ile popülerlik kazandı ve bir çok dile çevrildi. Belgeselin ilk bölümü 3 kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda; Din kurumu çok ciddi bir şekilde eleştirilmekte ve Hıristiyanlık ile Yahudiliğin bazı diğer dinî figürlerle olan benzerliklerini açığa çıkarılmaktadır. Bu benzerliklerden yola çıkarak din kurumunun büyük bir hikâyeden oluştuğu savunulmaktadır. Bu da “İnsanoğluna inandırılmış en büyük hikâye” olarak dramatize ediliyor. Belgesel Hz. İsa’nın hiç var olmadığını ve çok eski inanışlardaki peygamber figürleriyle(M.Ö 3000 civarında Mısır'ın Güneş Tanrı'sı Horus, Firigya'nın Attis'i, Hindistan'ın Krişna'sı, Yunanistan'ın Dionysus'u, Persli Mithra ve son olarak Yusuf Peygamber) ile İsa’nın birebir uyduğunu dile getirmektedir.[7] Dini kurumlarının para ile olan ilişkisine de ciddi bir eleştiri getirildiğini de söz etmeyi unutmamak lazım. Belgeselin ikinci kısmında;11 Eylül olaylarının ABD’nin derin devletinin-ki bu devlet uluslar arası banker ve tröstlerden oluştuğu söylenmektedir- ürünü olduğu vurgulanmaktadır. Bir çok kişi tarafından ‘komplo teorisi’ olarak görülen bu bölümün alt metninde yatan şey; “Dünyadaki insanların çoğu din hikâyesine inanmışlarken buna neden inanmasınlar ki?” vurgusuyla açıklanmaktadır. Ve son olarak üçüncü kısımda; bankerlerin ve küresel şirketlerin yani tröstlerin, tek bir "Dünya bankası" oluşturma teorilerini ortaya koymaktadır. Komplo teorisi olarak algılanabilecek diğer bir konu olan “Tek Dünya Hükümeti”[8]projesine burada değinilmektedir. Ekonomi, Sermaye, Politika kavramları ile haşır haşır neşir olduğumuz bu kısımda, savaşların küçük bir sermaye grubu için nasıl büyük karlar sağladığını kanıtlarıyla izliyoruz. Aynı zamanda, kapitalist sistemin yarattığı sermaye gruplarının insanlığı ne kadar çok! Önemsediklerini gözler önüne sermekten kaçınmıyor.
Belgeselin Mart 2008 de yayınlanan ikinci bölümü ise, dört kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda şuanda geçerliliğini koruyan parasal sistem ve bu sistemin çöküşünün iddiaları anlatılmaktadır.(Bizimde derinden yaşadığımız ekonomik kriz dile getirilmektedir) İkinci kısımda, John Perkins(Bknz, John Perkins, Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları) isimli kendini eski ajan ve ekonomik tetikçi olarak tanımlayan kişiyle bir röportajı içeriyor. John Perkins, gelişmekte olan ülkelerde CİA ile küresel ölçekli şirketlerin nasıl ortak operasyon düzenlediklerini ayrıntısıyla açıklamaktadır. Değindikleri operasyonlar arasında, İran Şahının devrilmesi, Şili, Nikaragua ve Venezüella askeri darbeleri bulunmaktadır. Üçüncü kısımda ise, Venüs Projesi hakkında bilgiler verirken, dördüncü ve son kısım da ise, doğa kanunları ile iç içe yaşamanın insanlar için ne anlama geldiğini tartışıyor.
Belgesel, dünyada olduğu kadar, Türkiye de de büyük bir ilgi gördü. Türkiye, bu belgeselin internet sitesine üye sayısı ve internetten indirme açısında bir çok Avrupa ülkesinden ileri bir noktadadır. 32 dile çevirtilen belgesel-ki bu diller 6,5 milyar dünya nüfusunun neredeyse tamamının konuştuğu dilleri içermektedir. Çin hariç, dünyanın en büyük 41 ekonomisine sahip devletlerde faaliyetler sürdüren bir internet ağına sahiptir.
Zeitgeist belgeseli, dine ve kapitalist sistemin çarpıklıklarına yönelik eleştirilerinin yanı sıra belgeselin son bölümünde duyurduğu Venüs projesi ve bunun yaratıcısı J.Fresco ile çok büyük bir ilgi toplamıştır. Fakat gerek ülkemizde, gerekse de Hıristiyan batı dünyasında dine göndermeleri eleştirilerin temel noktasını oluşturmaktadır. Bu eleştiriler, bir tekno din mi yaratılıyor! Sorusuna kilitlenmiştir. Ve eleştiriler iki noktada toplanmaktadır. Bir kısım eleştirmen, dine yönelik savlarından dolayı eleştirse de, tek dünya devleti iddiasını sahiplenmektedir. Öte yandan din yönelik savları haklı bulan grup ise, belgeselin bizzat tek dünyacıların ürünü olduğunu dile getirmektedirler. Ve gerek belgeselin gerekse Venüs projesinin yeni dünya düzeni ve bunun sonucu tek dünya hükümetinin propagandasının yaptığını vurgulamaktadırlar. Türkiye de bu iki kesim de mevcuttur. Belgesel hakkında Türkçe de iki kitap bulunmaktadır. Bunlar, Zeitgeist Kuantum ve Kur'an[9] ve Zeitgeist Ne Anlatıyor?[10] adlı derlemelerdir. Birinci kitap, belgeselde anlatılanların bir derlemesinden oluşmaktadır. Ve dine yönelik savlar şiddetle eleştirilirken, Zeitgeist ne anlatıyor adlı kitap ise, projenin ve belgeselin Yeni dünya düzeni savunucularının bir ürünü olması münasebetiyle eleştirmektedirler.
Kuşkusuz, dinin dayanaklarına yönelik, çok büyük savlar ileri sürülse de ve de tek dünya hükümeti-yeni dünya düzeni komplolarının varlığını gösterecek kanıtları sunsa da, aslında belgeselin en can alıcı ve dikkat edilmesi gereken noktaları, ekonomik sisteme ve buna alternatif olarak sunulan Kaynak bazlı ekonomi-Venüs Projesi’dir. Kaynak Bazlı Ekonomi-Venüs Projesi, Jacque Fresco adlı bir gelecekçinin tüm yaşamını ve araştırmalarını adadığı bir projedir. Venüs Projesini, anlatmaya başlamadan önce, projenin yaratıcısı -ve okudukça kendisi- Jacque Fresco’yu tanıyalım.
1.1.Jacque Fresco
13 Mart 1916 doğumlu olan Jacque Fresco bir gelecekçidir. Bir gelecekçi olmanın yanı sıra mühendis, endüstri tasarımcısı, sosyal planlamacı ve filozof yönüyle de bilinir. İlâhiyattan davranış bilimlerine, biyolojiden fiziksel bilimlere kadar bir çok akademik disiplin üzerinde çalışmıştır. Jacque Fresco, 14 yaşındayken (1929 Büyük Buhran sonrası) okulundan ayrılıp Rotor Craft Helikopter Şirketi'nde profesyonel iş yaşantısına başladı. Amerika Birleşik Devletleri'nin Ohio eyaletinde Dayton şehrinde Wright-Patterson Hava Kuvvetleri Üssü'nde ve Kaliforniya eyaletinde Los Angeles şehrinde Raymond De-Icer Şirketi'nde 'askeri tasarım ve geliştirme biriminde hizmet verdi. Birçok şirkette çeşitli görevler üstlendi. Hollywood'da Art Center School'da sinema endüstrisi alanında teknik danışman olarak görev yaptı ve endüstriyel tasarım üzerine dersler verdi.
“1942 yılında şu anki adı Revell-Monogram olan Revell Plastics Company'de Lou Glaser ile birlikte çalışmaya başladı. Bazı konularda sonradan Glaser ile fikirleri uyuşmasa da hava ve uzay boşluğu araştırma-geliştirme, mimarlık, verimli otomobil tasarımları, çıplak gözle görülebilen 3 Boyutlu görüntü yansıtma yöntemleri ve üç boyutlu röntgen cihazları gibi tıbbi ekipman tasarımı alanlarında çalıştı. Elektrostatik anti-buzlanma sistemleri ve ön üretimli alüminyum evler geliştirmiştir.”[11] Ön üretimli alüminyum evler İkinci dünya savaşından sonra Amerikan tarihinde Fordist üretime eşdeğer! Bir etkiye sahip olmuştur.
Hayatını adadığı Venüs Projesini 1970 ortalarında eşi Roxanne Meadows ile başlatmıştır. Yaşamını ve yaptığı işleri anlattığı Future By Design adlı eseri (Planlı Gelecek) 2006 yılında yayımlandı. “Bu tarihe kadar enerji etkinliği, doğal kaynakların yönetimi, gelişmiş otomasyon üretimi ve güçlendirilebilir bütüncül şehir tasarımları gibi konuların topluma sağlayacağı faydalar üzerine yazılar yazıp konferanslar düzenledi.”[12] Fresco için; Matematik Sosyoloji ve antropoloji ve diğer bilimler sadece birer araçtır. Bunlar, geleceği şekillendirmede kullanacağımız enstrümanlardır. Fresco, dünyadaki doğal kaynakların ve enerji kaynaklarının - modern teknoloji ile ve akıllıca kullanıldığında - tüm insanlar için yeterince bol olduğunu savunur. Bu görüşü açıklamak için şu örneği verir:
"2. Dünya Savaşının başında ABD'nin elinde 600 kadar birinci sınıf savaş uçağı vardı. Bir sene içinde, 90,000 den fazla uçak yapılarak bu eksikliğin üstesinden gelindi. 2. Dünya Savaşının başında soru şuydu: Savaş için gereken donanımı üretmemizi sağlayacak yeterince finansal kaynağımız var mı? Cevap: Hayır'dı. Ne yeterince para ne de yeterince altın vardı; Ancak gereğinden fazla doğal kaynak vardı. Var olan kaynaklar sayesinde savaşı kazanmaya yetecek yüksek üretim ve etkinlik sağlandı. Maalesef bu sadece savaş zamanlarında dikkate alınıyor.”[13]
Fresco, dünyadaki tüm doğal kaynakların sadece seçilmiş azınlığın değil tüm insanlığın ortak mirası olduğunu ve doğal kaynakların para ekonomisi yoluyla azınlığın çıkarına sunulmasının insanın türünün varlığı için hem tehlikeli hem de yersiz olduğunu belirtmektedir ve bunun kaynak bazlı ekonomide değişeceğini ve doğal kaynakların tüm insanlığın çıkarları için kullanılabileceğini savunur.[14] Bu bakımdan bir hayalperest olarak suçlanır. Fresco bu tarz suçlamaları, Future By Design adlı biyografik-belgeselde, "Mükemmel bir toplum mu öneriyorsun?" sorusuna: “Mükemmel toplum gibi bir hevesim yok. Onun ne demek olduğunu da bilmiyorum. Şu anda elimizde olandan çok daha iyisini yapabileceğimizi biliyorum. Ben, hayalperest değilim. Herkesi birbiriyle samimi ve uyumlu yaşıyor gibi gören bir hümanist de değilim. Ama bu şekilde yaşamaya devam edersek, birbirimizi öldürüp, dünyayı da yok edeceğimizi biliyorum. Bizler şu anda, evrim sahnelerindeki ilkel yaşam formlarıyız. Uygarlığımız ise, henüz uygarlık bile değil. Bütün dünya birleştikten sonra ve askeri sistemler, hapishaneler, işkence, açlık, yoksulluk ve mahrumiyet konuları tamamen yok olduğunda; işte o zaman uygar dünyanın başlangıcı olacaktır. Henüz orada değiliz.” [15]diye cevaplar.
“Toplumla ilgileniyorum ve bütün insanlık için bir sistem geliştiriyorum”[16] diyen Fresco için yozlaşma parasal bir icattır ve insanların hayrı için olmayan bir davranıştır. İnsan davranışları üzerine çalışmalarından; insan davranışları çevre tarafından belirlendiği sonucunu çıkaran Fresco bu sonuca varış nedenini şu şekilde açıklıyor. “Eğer Kızılderililerin yanında büyümüş bir bebek olsaydınız, başka bir şey görmemiş olsaydınız, onların değer yargılarına sahip olurdunuz. Uluslara, kişilere, çocuklarını yetiştiren ailelere, inançlarına ve ülkelerine kadar aynı şekildedir ve bunların bir parçası olarak hissederiz. Yerleşik olarak adlandırdıkları bir toplum kurdular. Şekillendirilebilir bir bakış açısı oluşturdular ve ebedi kıldılar. Bütün toplumlar oluşmuşken ve yerleşik olmamalarına rağmen, kurulu düzene engel olacak yeni fikirlerle savaştılar. Onları güçlü kılan hükümetleri desteklediler. Değişimci politikalar güden insanlar seçilmedi. İşlerine yarayacakları oraya koydular.”[17] Fresco ’ya göre; bu da toplumumuzdaki yozlaşmanın temellerini gösteriyor ve ekliyor: “Daha netleştirirsem, bütün milletler temelde yozlaştı, çünkü var olan kurumları desteklemeye yöneldiler. Milletleri alçaltmayı veya taraf olduklarını kastetmedim, fakat komünizm, sosyalizm, faşizm, serbest piyasa sistemi ve diğer tüm alt kültürler aynıdır. Esasen hepsi yozlaşmıştır. Sosyal kurumlarımızın en mühim karakteristiği, kendini koruma ihtiyacıdır. Bir şirketin, dinin veya hükümetin en başta gelen olayı, kendi kendini korumasıdır. Problemleri çözebilecek olan politikacılar değildir. Teknik olarak kapasiteleri uygun değildir. Problemlerin nasıl çözüleceğini bilmezler. Samimi olsalar bile, problemleri çözmeyi bilmezler. Arıtma tesislerini yapanlar teknisyenlerdir. Elektriği size sunanlar teknisyenlerdir. Motorlu taşıtlarınızı size veren, evinizin ısınmasını ve yazın serinlemesini sağlayan, sorunları çözen teknolojidir, politikacılar değildir. Politikacılar sorunları çözemezler, çünkü bunun için yetiştirilmemişlerdir.”[18]
Fresco ‘ya göre, insanoğlunun sahip olduğu gerçek ödül, hayatlarımızın güzelleşmesini sağlayan yegâne şey, teknolojidir! Ne politika, ne para nede din değildir. Teknoloji haberleşebilmek ve iletebilmek için düşünceleri kâğıt üzerine aktaran, bir kalem, ayaklarınızın sunduğundan daha hızlı seyahat imkânı sunan, bir otomobil ve ihtiyacı olanlara görme kabiliyeti sağlayan bir gözlüktür. Ona göre; teknoloji, insanların ihtiyaçlarının uzantısıdır ve insanları angarya ve problemlerden kurtarır, insanın sarf ettiği emeği azaltır. Ve şöyle ekler; “Bugün ki hayatınızın telefon olmasa nasıl olacağını hayal edin veya bir ocağın veya bilgisayarın veya uçağın, evinizdeki kullanıma hazır aldığınız her şey; kapı zilinden masaya, bulaşık makinesine, teknisyenlerin yaratıcı bilimsel zekâlarıyla üretilmiş olan teknolojidir. Dolayısıyla; para, politika veya din yanlış ve yozlaşmış kurumlardır.”[19]
Fresco politikacıların bir işi yaparken "Proje kaça mal olacak? sorusunu sorduğunu oysa asıl sorunun kaça mal olacağı değil "kaynaklara sahip miyiz? “olması gerektiğini söyler. Ve cevabı evettir. O’na göre; “Bugün elimizdeki kaynaklar herkesi ev sahibi yapacak, dünya çapında hastaneler yapacak, dünya çapında okullar yapacak kadardır ve en iyi ekipmanlarla laboratuvarlarda tıbbi araştırmalar yapmak ve eğitim vermektir. Her şeye sahibiz ama parasal sistemin içindeyiz ve parasal sistemin içinde çıkar vardır. Kar amaçlı toplumuzda üretilen her şey kısa bir süre için dayanıklı veya verimlidir. Öyle olmasa, ortada bir yılda multi-milyon dolarları bulan otomobil servis endüstrisi olmazdı. Ne de üç aydan kısa sürede modası geçen elektronik malzemeler olurdu.”[20] Dolayısıyla; “Kar oranlarını arttıran kıtlıktır. Kıtlık nedir? Ürünleri daha değerli kılmaya yarar. Petrol üretiminin yavaşlaması, petrolün fiyatını arttırır. Elmasın az bulunması fiyatını yüksek tutar. Kimberly elmas madeninde elmasları yakarlar. Karbon haline gelir. Fiyatlar yüksek kalır.” Bunun anlamı; “sağlamlık ve bolluk bu kar amaçlı sistemde asla ve asla var olamayacağıdır. Çünkü bu sistemin doğasına terstir ve savaşsız ve yoksulluğun olmadığı bir dünya imkânsızdır. Etkinliğine ve üretkenliğine rağmen, teknolojide sürekli artan bir ilerleme imkânsızdır.”[21]
1.2.Fresco ve İnsan Doğası
İnsanlardan, gerçekten ahlaklı ve makul davranmalarını beklemek Fresco için para bazlı ekonomide imkânsızdır. O’nun insan doğası düşüncesi Locke(tabula rasa) ile paraleldir. İnsan doğası mı, insan davranışı mı? sorusuna Fresco; İnsanları içgüdü kelimesini kullandıklarını çünkü davranışı önemsemediklerini ve eksik bilgi ile değerlendirdiklerin söyler. İnsanların, üzerinde sanki yüzyıllarca çalışmışçasına "hırs doğal bir şeydir"-"Elbise giymek kadar doğaldır."[22] dediklerini fakat aslında hiçte öyle olmadığını söyler. Açgözlülüğü, bağnazlığı, önyargıları ve birilerinin sırtından geçinme kapitalist sistemin işleyişinde vardır. Bunu nedeni olan sistem değiştiğinde ve bunun sonuçlarından olan elit gruplar ortadan kaldırıldığında, bu şekilde hapishanelere olan ihtiyacında ortadan kaldırılacağını ve refahın sağlanacağını söyler. Bu sorunların var olmasının temel nedenini kıtlık içinde yaşamamız ve kıtlığı yaratan para sistemiyle toplumun yönetilmesi olarak düşünen Fresco göre ; “eğer sosyal saldırganlaşmayı yaratan koşulları tamamen yok ederseniz, var olamaz. İnsan doğası yoktur, insan davranışları vardır ve tarih boyunca değişim göstermiştir. Bağnaz olarak, açgözlü olarak veya kin dolu olarak dünyaya gelmediniz. Bunları toplumdan aldınız. Savaş, yoksulluk, açlık, mutsuzluk, insanların ıstırabı, parasal düzende değişmeyecektir. Olursa da çok az önem taşıyan değişimler olacaktır. Ben, kültürümüzü ve değerlerimizi, Dünya'nın taşıyabileceği kapasite doğrultusunda yeniden tasarlamaktan bahsediyorum. Dünya’yı bazı insanların fikirlerine veya bazı politikacıların söylemlerine göre şekillendirmekten, ya da dinsel heveslerin, insan sorunlarına çözüm getirmesinden değil. "Venüs Projesi" bunun hakkındadır. Venüs toplumunda, hapsetme, hapishaneler, polis zulmü ve yasalar gibi bütün eski batıl inanışlardan kurtulmuştur. Bütün yasalar kalkacaktır ve meslekler olmayacaktır, brokırlar ve bankacılar, reklamcılık olmayacaktır.”[23]
2. Venüs Projesi(Kaynak Bazlı Ekonomi)
Venüs, Florida'da 85.000 m2 alana yayılı bir araştırma merkezidir. Adını Florida’daki bir köyden almaktadır. Burada Fresco’nun kitaplarında ve belgesellerde anlatılan geleceğe yönelik binalar gibi çeşitli tasarımlar gerçekleştirilmiş ve sergilenmiştir. Ayrıca gerçekleştirilmesi maliyetli olacak diğer tasarımların maketleri de sergilenmektedir. Bu proje teknoloji alanında, kar bazlı ekonomik sistem nedeniyle görülen yavaş gelişmelerin yoksulluğa neden olduğu varsayımı ile geliştirilmiştir.
Venüs projesin de; “şehirler iç içe geçmiş çemberlerden oluşuyor. En dışta tarım alanları ve onun etrafında bir su kanalı, içe doğru gittikçe dinlenme alanları, parklardan oluşan çember, ardından küçük göletlerle çevrili evlerin bulunduğu çember, ardından şehrin sosyalleşme alanları, en içte ise büyük bir kubbe ile onu çevreleyen 8 küçük kubbe var. Küçük kubbeler kütüphane, konservatuar, tiyatro, araştırma merkezi, konferans salonlarından oluşurken; merkezdeki büyük kubbede ise, alışveriş merkezi, okul, hastane gibi yerlere ev sahipliği yapacaktır.”[24] Evlerin ihtiyaçları otomatik olarak merkeze bildirilecek ve ihtiyaçlar evlere tabiî ki ücretsiz olarak dağıtılacaktır.
“Mevcut ekonomik sistemlerin kıtlık esasına dayandığı, ancak kar maksimizasyonu sağlamak amacıyla bu kıtlığın ekonomik sistem tarafından bilinçli olarak yaratıldığını, mevcut ekonomik sistemde ürünün bolluğu veya kıtlığı ile belirlenen değer (fiyat) mekanizması yerine kaynak bazlı başka bir ekonomik sistemin geliştirilmesi gerektiğini savunan Fresco, teknolojik gelişme ve yatırımların karlılıktan bağımsızlığı sağlanabilirse dünya'da daha çok insan için daha fazla kaynak yaratılabileceğini savunmaktadır. Bu sayede insan ırkı, binlerce yıllık yozlaşmışlığından ve açgözlülüğünden kurtulabilecek ve diğer insanlara yardımcı olabilecektir.”[25] Bu da ; "Para Bazlı Ekonomi" yıkılıp yerine "Kaynak Bazlı Ekonomi” oluşturularak sağlanacaktır.
Kaynak-Bazlı ekonomi kısaca mal ve hizmetlerin, para, takas, borç veya hizmet(kölelik) gerekmeden erişilebilir olması temeline dayanır. Tüm kaynaklar canlılardan seçilmiş birkaçının değil, bütün canlıların ortak mirası görüşü bu ekonominin temel prensibidir. Sistemin ana hedefi şudur; Dünya üzerinde çok bulunan ve parasal sistemde önemsiz görülen(veya sistem karakteristiği yüzünden öyle gözüken) verimli ve bol olan kaynakları hizmete, yani insan ihtiyaçlarının hizmetine sokmaktır. Bu bağlamda; modern toplumun gelişmiş yüksek teknolojiyle, yiyecek, giyecek, barınma ve eğitim sistemi güncelleştirmeli ve yenilenebilir enerji kaynakları geliştirilmelidir. Petrol, doğal gaz gibi enerji kaynaklarının kullanımı mümkün olan en alt düzeye çekilmeli ve mümkünse hiç kullanılmamalıdır. Geliştirilecek bu kaynaklarla etkili bir ekonominin inşa edileceğini ve her birimizin yüksek hayat standartlarına, rahatlığa ulaşabileceğimizi savunur. Tüm insan nüfusunun hayat standartlarını yükseltmek için, “Kaynak-Bazlı ekonominin ihtiyacı olan kaynaklar, geniş alanlar, okyanuslar fiziksel teçhizat endüstriyel alanlar vb.dir. Ekonominin verimli kaynaklara dayalı olmasının, paraya dayalı olmasından farkı, yüksek hayat standartlarının ve gereksinimlerinin toplumun sadece bir kesimi için değil yaşayan bütün insanlar için sağlanmasıdır.”[26]
2.1.Sonuç ve Değerlendirme
Venüs Projesi-Kaynak Bazlı Ekonomi: “Üretimi robotlaştırıp insanların bütün ihtiyaçlarını bedava sağlama imkânının bulunduğunu, fosil yakıtlardan kurtulup tüm dünyada ulaşılabilen yenilenebilir yakıtlarla bedava enerji üretmenin mümkün olduğunu, teknoloji sayesinde kaynaklarımızın artık tüm ihtiyaçları karşılar noktada olduğunu iddia edip; yeni bir medeniyetten kurulabileceğini savunuyor. Ve sistem dönüşümünün de, devrimle değil evrim ile değişeceğini ifade etmektedir. Hepimizin ayrı varlıklar olduğu ve kaynaklar için birbirimizle rekabet ettiğimiz şeklindeki güncel dünya görüşümüzden, gerçekte ne olduğumuza tekâmül etmek ve insanlık bilincinde bir dönüşümü gerçekleştirme misyonu ile hareket eden bir proje; insanların birlikte çalışması gerektiğini ve ortak bir yaşamda, hep birlikte çalışıp çevreyi ve insanları koruyup gözeterek, kıtlık diye bir şey kalmayacağını umut etmemizi istiyor.”[27]
Köken olarak “yok” olana göndermede bulunuyor olsa da, ütopya, insanın düştüğü bunalım dönemlerinin de, yaşama dair en büyük umuttur. İster teknolojik-bilimsel isterse, din veya ekonomi ile adlandırılsın insanlık daima ütopyalara muhtaçtır ve muhtaç kalacaktır. Ütopyaların yazılmadığı bir dünya şüphesiz, distopia’nın(kötü ütopyaların) kazandığı ve insanlığın kaybettiği bir dünya olacaktır.
Venüs projesi insanlığın kurtuluşu için bir umut özelliği taşısa da, dünya ölçekli bu projeyi uygulayacak gücün kim olacağı sorusuna cevap vermemektedir. Özellikle, kirliliğe neden olan şirketlere veya onların sahiplerine ilişkin herhangi bir dokunma ile bile karşılaşmıyorsunuz. Bu da komplo teoricilerinin iştahını kabartıyor. Kaynak temelli projelerin uygulanması için bile, bir iktidar oluşumuna ihtiyaç vardır. Fresco, bu grubun teknokratlardan oluşması arzusunu dile getirse de, tarih bize bunun hiçbir zaman böyle olmadığını ve olmayacağını fısıldıyor. Hele hele çağımızda, Büyük birader misyonunu ziyadesiyle başaran iletişim teknolojisi, her an bizi dinleyen ve izleyen biri olduğu şüphesi, insanların bırakın özgür düşünmeyi, hayal etmekten bile kaçınması bu tarz toplumsal dönüşümlerin gerçekleşmesi temennisinden öteye geçmemektedir.
Her şeye rağmen projenin bilimsel aklı ve bilimsel düşünmeye sevk edici bir rol üstlendiği hakkını vermek lazım. Fakat biliminde alım-satım sisteminin bir parçası olduğu gerçeğinin de unutulmaması gerekir. Bu da, Fresco’nun en çok yakındığı bilimsel çalışmalar yapabilme ortamının sağlanması konusunun, yine birilerinin tekelinde iş görmeyi gerektirmektedir.
Kaynakça
1. Bacon Francis, Yeni Atlantis, Hâmit Dereli Yayına hazırlayan: Egemen Berköz, Dizgi: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.Baskı: Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti.Ekim, 1999
2. CEZİZCİ, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Gerçekçilik maddesi, syf.450, Paradigma Yayınları,5,Baskı, Ekim 2002, İstanbul
3. Çelik Nur Betül, İdeolojinin Soy kütüğü, Marx ve İdeoloji, syf61,Bilim ve Sanat, Ankara,2005
4. Fresco John, Future By Design Yönetmen, Senarist ve Görüntü yönetmeni William Gazecki, Çev: 2006
5. Francis Bacon, Nova Atlantis, Yeni Atlantis, Humanitas, Yunan ve Latin Klasikleri, çeviren: Çiğdem Dürüşken, Kabalcı Yayınevi:312, Humanitas Dizisi:14
6. Joseph Peter, Yönetmen ve Senarist, Zeitgeist Addendum, Çev:2008
7. Joseph Peter, Yönetmen ve Senarist Zeitgeist Final Edition, Çev: 2007
8. Kayıkçı Yrd. Doç. Dr. Murat Adorno’nun Kültür Endüstrisi Kavramı Üzerine syf.1
9. Venüs projesi, Wikipedia sayfası.18.06.2010 saat 23.00
10. www.thevenusproject.com
11. zeitgeisthareketi.net/jml/zeitgeist/kaynak-bazl-ekonomi.html, 18.06.2010 saat 23.00
12. Zizek Slavoj, İdeolojinin Yüce Nesnesi, Çev: Tuncay Birkan, metis, 2004
[1] Bacon Francis, Yeni Atlantis, Hâmit Dereli Yayına hazırlayan: Egemen Berköz, Dizgi: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.Baskı: Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti.Ekim, 1999
[2] CEZİZCİ, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Gerçekçilik maddesi, syf.450, Paradigma Yayınları,5,Baskı, Ekim 2002, İstanbul
[3] İdeolojinin Soykütüğü, Marx ve İdeoloji, Nur Betül Çelik,syf61,Bilim ve Sanat, ankara,2005
[5] İdeolojinin Yüce Nesnesi, Slavoj Zizek syf.247, Metis, 2004
[7] Bknz. Muazzez İlmiye Çiğ - Kur'an İncil ve Tevrat'ın Sümer’deki Kökeni, Kaynak Yayınları
[9] Bknz. Zeitgeist Kuantum ve Kur'an, Yıldıray Yılmaz/ Serhat Ahmet Tan ŞİRA YAYINLARI
[10] Bknz. Zeitgeist Ne Anlatıyor? Erol Bilbilik/ Tunca Arslan/ Haluk Hepkon/ Emrah Alpat/ Karin Liebhart KIRMIZI KEDİ
[11] http://zeitgeisthareketi.net/jml/zeitgeist/kaynak-bazl-ekonomi.html, 18.06.2010 saat 23.00
[14] Gazecki, William, Yönetmen, Senaryo ve Görüntü yönetmeni, John Fresco Future By Design, 2006
[15] A.g.e
[17] A.g.e
[18] A.g.e
[20] Zeitgeist Addendum, Yönetmen ve Senaryo Peter Joseph, 2008
[21] A.g.e
[23]A.g.e
[25] A.g.e
[27] Joseph,Peter, The Zeitgeist Movement: Orientation PresentationDetailsMore from user The Zeitgeist Movement: Orienta, Yönetmen ve Senaryo ,2009