Bir Eğitim Sistemi Modeli Olarak “Anlamacı Eğitim”

Özet

Bu çalışmada; çağımızda gelişen teknolojiyle beraber, sinema eserlerinin eğitim sistemine etkilerinden hareketle, çağa uygun hareket etmek için bir eğitim sistemi modeli olarak, “Anlamacı Eğitim” tartışılmaya ve betimlenmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimler

Anlama, Anlama Yöntemi, Dilthey Felsefesi, Empati, Eğitim


Giriş

Eğitim, tarih boyunca, insanlıkla beraber var olan, bir olgu olarak her daim bir filozofların bir tartışma alanı olmuştur. Sanayi devriminin, gerçekleşmesiyle beraber, tarih sahnesine çıkan ulus devletlerin, bir ürünü olan örgün eğitim ise sanayi devriminin başlangıcında bu yana, toplumsal ihtiyaçlara göre türlü değişimlere uğramıştır. Ulus devletlerin, sahip olduğu devlet yapısı, eğitim sistemine yansımış, eğitim sisteminin ürünleri de keza ulus devletlerin değişim ve dönüşümüne neden olmuştur.

Yaşadığımız çağ toplumsal bir düşümün ve etkilerinin çağı olmaya aday bir çağ olmaktadır. Bu çağın toplumunun adı da konulmuştur; enformasyon toplumu. Bilginin toplumunda, her şeyi belirleyen ve yaratma olgu olarak bilgi, bu çağın gücü ve tabi ki, silahı olma durumundadır. Bu anlam da, yeni bir eğitim sistemine ve birey niteliğine sahip kişilerin oluşturduğu bir toplumsal yapıya ihtiyacımız var.

21. yüzyılın “enformasyon” toplumu olduğu fikrinin yaygınlaşmasıyla berber, ülkemiz de eğitim sistemine yönelik haklı eleştirilerde gün yüzüne çıktı. Bunlarında etkisiyle, tam olarak yaygınlığı istenen düzeyde olmamakla beraber, öğretmen merkezli eğitim sistemi reddedilip yerine, öğrenci merkezli eğitim sistemine geçişler yaşandı. Bu durum, elbette ki bir takım sorunları da beraberin de getirdi. Öğretmen merkezli eğitim sistemine aşikâr, kültürel yapımız ve onun getirisi aile örneklerinin eserleri çocuklar ve daha da önemlisi, bu eğitim sisteminde yetişen, öğrenen ve bunu uygulayan öğretmenlerimiz. Birbirinde farklı ve ayrılmaz bu iki bütün, bu geçişi aynı paralellikte direnç göstermektedirler. Bu elbette ki, büyük bir paradoksu da doğurmaktadır.

Gelişmelerini kabul edilebilir düzeyde geliştirmemiz gereken çocuklarımızın, gelişmeye kendini sınırlamış veya sınırlamacı eğitimcilerin elinde, nasıl bir gelişim içinde olacaklarını veya günün, gelişmeleriyle nasıl bir paralellik gösterecekleri, eğitimcileri düşündürdüğü gibi, felsefenin de bir problemi haline gelmektedir.

Bu çalışmada, bu ve benzeri sorunlara yönelik olarak, topyekûn bir çözüm olacak, bir eğitim seferberliğinin, Dilthey felsefesinin, temel kavramlarından “anlama yönteminden” hareketle, “Anlamacı Eğitim’in” bir ilk basamağı teşkil edecek bir tartışma yapıldı. Metnin birinci bölümünde, anlama ve eğitim kavramları üzerindeki tartışmalar ve anlama yöntemi tartışılmıştır. İkinci bölümde ise bir eğitim sistemi modeli olarak;“Anlamacı Eğitim” nedir sorusu ve daha sonra da sonuç bölümünde de bu eğitim anlayışının olası sonuçları üzerinde bir değerlendirme yapılmıştır.

Eğitim ve Anlama Kavramları

Eğitim, birçok anlam ve boyuta sahip olmakla beraber genel anlamda, kişide istendik yönde, değişimler oluşturma olgusudur. Bu olgular davranış düzleminde de okunabilir, eylem olarakta- ki buradaki seçim insana bakışla ilintilidir-okunabilir. Felsefenin genel bakışı istendik eylem oluşturma olarak söylenebilir. Çünkü davranış sözcüğü -ki eğitimcilerin sıkça tercih ettiği bir kavram olarak- hayvanların üzerinde yaratılan eğitim faaliyetleri içinde kullanılır. Bu anlamda, eğitimi, istendik yönde, eylemler gerçekleştirme sanatı(!) olarak tanımlayabiliriz.

Anlama kavramı ise, felsefeye Dilthey’ın eklemlediği bir kavramdır. Anlama kavramının, Türkçede karşılığı olarak empati(D.Özlem) sözcüğü verilebilir. Empati, Kişinin, kendisini başkasının yerine koyarak (transpozisyon) onun düşünce ve duygularını anlama yeteneği olarak düşünülebilir.(D.Özlem) Bu anlamda, bir yerine koyma, durumu söz konusudur.

Dilthey da anlama ister bir olayı ister nesneyi inceleme olsun, tarihsel bir olgunun yeniden inşa edilmesi gibi bir durum söz konusudur. Öyle ki O’na göre;"Her anlama bir yeniden üretimdir. Ve yeniden üretme ve anlama sürecini aydınlatmak için, iç deneyimden, kişiye özel durumların yaşantısından yola çıkmak zorundayız. Ve açıktır ki, şurada bura da, parça parça yaşadığımız hallerin içsel bağlamı, hatta iç deneylerin birbiri içine geçmişlikleri, yaşantıda ortaya çıkar."1 Anlama bu bağlamda, psişiktir. Ötekiyi doğrudan doğruya onun psişik haline bürünerek kavrarız.

Anlama Yöntemi (Versthen)


Anlama yöntemi, anlamları, tıpkı kültür antropolojisinin sembolleri, yerlinin veya ilkelin bakış açısından hareketle, kavramaya çalışması gibi, onların şekline bürünerek çözülebilir. Kişinin, bir yerliyi anlamak için; bir anlamda onun gibi düşünmesi ve o anı tüm benliğiyle hissetmesi anlamında kullanılabilir. Tarihsel bir olaya ilişkin, konuşurken, o dönemin, artı ve eksiklerine vakıf olmak gerektiği vurgusunda bulunur.
Anlamacı Eğitim Nedir?

Anlamacı eğitim, bir eğitim modeli olarak, Dilthey felsefesinin Anlama kavram ve yönteminde hareket eden bir modeldir. Dilthey’ın tarihsel olanı anlamaya yönelik olarak kurduğu anlama yöntemi, bir eğitim modeli olarakta düşünülebilir. Bu sadece, Tin bilimleri için değil, fen bilimleri içinde kullanılabilir bir yöntem olarak düşünülebilir. Burada ki iddia; bu anlama yönteminden hareketle, bir eğitim modeli oluşturulabileceğidir.

Bilgi, yaşanılarak öğrenilen bir olgudur. Ve yaşamla iç içedir. Bu iç, içelik onunla bir iletişimi zorunlu hale getirir. Bu iletişim biçimi bir ilişki yani ilgidir. Birey, ancak ilişkide bulunduğu olguyu kavrar. Ve bu şekilde gelişir. İnsan, sosyal bir varlık olarak insan, hayatının her döneminde bir gelişim seyri içindedir. Ve eğitimin, önemli noktası öğrenme yaşam boyu süren bir olgudur. Eğitimciler olarak, sosyalleşmemizi ve gelişimimizin bir kritiğini yaptığımızda aslında anlamacı eğitimimin, bizdeki iz ve sonuçlara ulaşabiliriz.

Bu izleri örneklemeden önce; anlama yönteminin veyahut Türkçe karşılığı olarak empatinin, bize yararlarını tartışmak gerekir. Empati; düşünsel anlamda, görme, işitme, dokunma, tat ve koku duyularının devreye girme imkânı sağlayan bir durumdur. Kaldı ki, son yapılan bilimsel çalışmalar, beyinin gördüğü ve düşündüğü arasında herhangi bir ayırt etme özelliğine sahip olmadığını söyler. Ve ikisine de aynı tepkide bulunur. Dolayısıyla, empatik bir ilişki kurularak öğrenilmiş bir eylem veya bilginin kalıcılığı, öteki öğrenme türlerine oranla daha yüksek bir noktaya hatta ibdaa edilebilir ki zirveye sahiptir.

Çağımızda, empatik ilişkinin, en çok kurulduğu eylemlerimiz sinema sanatının eserleriyle ilgili olanlardır. Her hangi bir filmde izlediğimiz sahneyi yıllar sonra bile hatırlayabiliyoruz. Bu nedenle sinema sanatının eserlerinin(belgesel, film v.s, ) çocuklarının gelişiminde olan etkisi veya diğer eğitim materyalleriyle karşılaştırdığımızda çok büyük bir fark attığı gözlemlenir. Örneğin; Hitler imgesinin bütün dünyaca tanınmış(nefretle anılan biri olarak!) olmasının temel nedenlerinden biri sinema sanatının gelişimidir. Oysa tarihi yönelik bir araştırma yaptığımızda; Hitler’in eline su dökemeyeceği, diktatörler bulmak mümkün. Sezar’ın, İskender’in veyahut İngiliz kralı Charles’ın yaptıklarının Hitler’den pek bir farkı olmadığı tarihçiler arasında bilinen bir olgudur. Oysa o çağa ait materyal eksikliği, bunu yansıtmayı sınırlamaktadır. Oysa günümüzde, bu çok kolay bir hale gelmektedir. A.B.D başkanı Bush’u tarihten silmek hiçbir zaman mümkün olmayacaktı. Çünkü acı bir örnek olmakla beraber, Irak işgalinin dünya toplumu içinde hissetmiş ve yaşamıştır. Çünkü kişiler haber ya da bir belgeselde yaşana bir olayda bir empati kurmakta ve o anı y6aşıyormuşçasına yaşamaktadır.

Bu bağlamda; “Anlamacı eğitim”, kişinin öğrenmesi gereken bilgi veya eylemle bir empati kurması modeli olarak düşünülebilir. Öğretmen veya öğrenci merkezli değil olay, durum veya öğrenilecek bilginin merkeze alındığı bir eğitim modelidir. Örneğin; üç boyutlu bir nesneyi düşünmek için, kişinin kendi boyutları üzerine düşünmesi fikrini temel alan bir modeldir. Yer çekimi kanunu, yer çekimsiz havada duran bir astronotla kuracağı bir ilişki sayesinde öğrenir. Ve daha sayısız örnek verilebilir. Ama sonuç olarak; sinema sanatı da bu eğitim sistemine geçişimizi bir anlamda zorunlu tutmaktadır. Ve bu geleceğimizin eğitim sisteminin de şekillenmesine neden olmaktadır.

Sonuç

“Aynası iştir, lafa bakılmaz” atasözünün kısmen geçerliliğini yitirdiği( kamera çekiminde, lafında sözünde anlam kazandığı) bir dönemde yaşayan insanlar ve eğitimciler olarak, çağı anlamak ve geçmiş yaşantılardan kalma alışkanlıkların dışına çıkmamız için gereken koşulların var olduğu bir dönemde yaşıyor olduğumuzun bilincinden hareketle; “Anlamacı Eğitim” modelini, geleceğin toplumunu yaratmak adına bir ilk adım olarak görmeliyiz. Bu eğitim modelinde, olay olgusu ve nesnenin kendisi merkez durumundadır. Dilthey’ın da, üstüne basarak söylediği gibi insan, yaşama içeriktir. Ve dışsal olanı, özümseyerek veya onun özüne geçerek öğrenir. Dolayısıyla öğrenmesi gereken bilgi ne olursa olsun, bunu ancak empatik bir ilişki kurarak, öğrenebilir. Sinema sanatı da, bu ilişkinin kurulması için bulunmaz denilen, Hint kumaşının sureti durumundadır. Ve bizler isteyelim ya da istemeyelim, tarihsel koşullar, bu eğitim modeline geçişe zorlayacaktır.

Bu bağlamda, tarihsel anlamda geri diye nitelendirilecek bir noktada kalmamak için sinema sanatını, eğitim sistemimizin içine dahil etmeli ve sinema emekçilerinin de eğitime yönelik eserler ortaya çıkarmalarının zeminini hazırlamalıyız. Bu yüzden felsefeciler olarak, sinemaya katkılar sunmalıyız, gerek aktif gerekse de pasif bir şekilde. Aktif olarak senaryolar, pasif olarak sinema eserlerini, ders konusu haline getirmeliyiz.

Sonuç olarak; yakın bir gelecekte, bir senaristin filozof olarak anılacağı veya filozofun bir sinema eleştirmeni olacağı günlerin sandığımızdan da yakın bir dönemde gerçekleşeceği inancındayım. Ve bununda sonucun da, eğitim, anlamacı bir modelle yaygınlaşacaktır.


Dipnotlar

1. Hermenuetik ve Tin Bilimleri Wilhelm Dilthey Türkçesi: Doğan Özlem s.85

M.Şerif AKAYDIN Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Grubu Eğitimi
Categories: